Görünüm önemli. Ya bıraktığımız izlenim?


Fatma Küçüktaş

Fatma Küçüktaş

Okunma 02 Mayıs 2014, 08:32

 

Çağlar boyunca göz kusurlarını düzeltmede ve güneşe karşı korunmada kullanılan gözlüğün bir de görsel yanı var. Gözlüğe bir aksesuar olarak baktığımızda kolye, yüzük, bilezik ve küpeye göre çok avantajlı olduğunu hemen fark ederiz. Çünkü bedenimizin en hızlı algılanan ve çok bakılan kısmında taşınıyor. Hatta yüzümüzün en önemli bölümünde, konuşurken en çok bakılan alanında yer alıyor. Bu nedenle de gözlük çerçevesi ve güneş gözlüğü alanındaki tasarımcılara çok iş düşüyor. İşlevi ve rahat kullanımı kadar görünümüyle de özel modeller yaratmalılar. Hatta öyle ki, bazı modeller daha önceki yazılarımdan birinde yer alan John Lennon gibi bazı ünlülerde olduğu gibi, kişinin ayrılmaz bir parçası ve "imajı" haline gelebiliyor.



Görünüm önemli. Ya bıraktığımız izlenim?



Görünümün bir parçası olan giydiklerimiz ve taktıklarımız kadar, görünümün tamamlayıcısı olan duruşumuz, konuşmamız, hal ve tavrımız da karşımızdakilere kişiliğimiz hakkında önemli ipuçları veriyor. İşte bu noktada farklı modellerle ne kadar farklı izlenimler oluştursak da, gözlüklü olmanın yarattığı kendiliğinden oluşan genel bir izlenim var aslında: olgun, bilge. Takan kişi çocuksa eğer, bilgiç...



Tam da bu noktada sembolizm başlıyor.



Resimli masal kitaplarına bakın, göreceksiniz. En akıllı çocuklar gözlükle resmedilirler. Öğretmenler, bilginler, sözü geçen yetkili kişiler daima gözlükle çizilirler. Hatta fablarda gözlükle çizilmiş hayvan, grubun en çok okuyan, bilge kişisidir. Ve bu rolü genellikle ağırbaşlı baykuş üstlenir.



Aynı zamanda kişinin yaşlı olduğunu göstermek için de gözlük kullanılır. Mesela büyükanne, büyükbaba rollerindeki karakterler gözlüklüdür, hatta Kırmızı Başlıklı Kız öyküsünde nine kılığına giren kurt gözlük takar. Bu da yaşa bağlı gelişen görme kusuru presbiyopinin bir sonucu olsa gerek diye düşünüyorum.



Çeşitli yazıları inceleyince gözlüğün taşıdığı bu sembolik değerin yüzyıllar içinde değişiklik gösterdiğini görüyoruz. Bilinen ilk gözlüklü kişi resmini 1352 yılında İtalyan ressam Tommaso da Modena'nın yaptığından daha önce bahsetmiştik. "İlk Gözlük Takan Kişi Kimdi?" başlıklı yazımda bu konuyu daha ayrıntılı okuyabilirsiniz. Orada resmedilen kişi bir ilahiyatçı. Bundan sonraki iki yüzyıl boyunca çizilen resimlerde gözlüklü karakterleri giderek daha sıkça görmeye başlıyoruz. Ve o dönemde gözlüğün akıl ve saygıyı sembolize ettiğini görüyoruz.



Sonraki dönemlerde, özellikle 17. ve 18. yüzyıllara gelindiğinde ise gözlüğe sembolik olarak ikincil bir negatif anlam yüklendiğini görüyoruz. Bu dönemlerde kötü niyetli, kendinden başkasını düşünmeyen, sahtekarlık ve kurnazlıkla zengin olmuş tiplemelerin gözlük taktığına şahit oluyoruz. Flaman ressam David RyckaertI'in Cimri isimli tablosunu buna örnek verebiliriz. Para tartan yaşlı bir adam ile kadının olduğu resimde, yaşlı kadının burnunda Nuremberg stili bir gözlük görülüyor. Aynı şekilde İtalyan ressam Jacopo Palma il Giovane tarafından çizilen Venedik Vekilharcı'nın portresinde de aynı sembolik yüklemeyi gözlemlemek mümkün.



Bu iki tablo şu anda Londra'daki College of Optometrists koleksiyonunda yer alıyor. Kendi kendime "bu sembollemenin masallardaki karşılığı, gözlüğü burnuna düşmüş, üstten bakarak müstehzi gülümseyen tilkiler olabilir mi?" diye düşünmeden edemiyorum.



20. yüzyıla geldiğimizde ise İngiliz yazar William Golding'in Nobel kazanan romanı Sineklerin Tanrısı'ndaki karakterlerden biri olan Domuzcuk'un gözlüğüne yakından bakmakta fayda var. Deniz kazası sonucu ıssız bir adaya düşen bir grup okul çocuğunun başından geçenler gerçekten çok çarpıcı. Üniversite yıllarında orijinal dilinde okuduğum bu kitaptan ne kadar çok etkilendiğimi iyi hatırlıyorum. Okumadıysanız okumanızı ya da romana bağlı kalarak çevrilen filmi izlemenizi hararetle öneririm.



Romandaki tek gözlüklü çocuğun lakabı Domuzcuk. Kendisi gruptaki en akıllı, en mantıklı çocuk ve onun gözlüğü bilimin gücünü, zekanın önemini sembolize ediyor. Çocuklar bu gözlüğü kullanarak güneş ışıklarıyla ateş yakıyorlar. Akıl ve sağduyu ile yönetilmekte olan grubun elindeki gözlüğün zorbalıkla yönetilen diğer grup tarafından çalınmasıyla birlikte, ateş yakma gücü el değiştiriyor.



Gözlük; ateş yakma gücü; yani akıl ve bilgi...



İlk toplulukta Domuzcuk tarafından temiz tutulan camların, ikinci topluluğa geçtiği zaman kirlenmesi ve temizlenmemesi de olaylara bakış açısının farklılıklarını sembolize ediyor.

Bir çok sembolün içiçe geçtiği romanda gözlük aklın ve bilginin temsilcisi. Nasıl kullanıldığı ise olayların akışını değiştiriyor.



Ve bugüne geldiğimizde, bugünün çocukları Harry Potter gibi hem akıllı, hem bilgili... Onun da ötesinde araştırmacı, deneysel ve cesurlar.



Demem o ki; gözlük deyip geçmemeli... Gözümüzle gördüğümüz kısmı bir cam ile bir çerçeve belki. Ama ötesi, her takanın kendi bakışıyla kendi hikayesi olduğu kadar, aynı zamanda ona bakanın da algısı ve gözlemi...



İyi günler diliyorum.

 



Fatma Küçüktaş

Opak Lens

İşGeliştirmeveEğitimBölümü

- - - -

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.