Optik Gazete

Engelli olmak, engel değildir!

Gündem

Paylaştığımız bu dünyada onları nereye koyuyoruz. Onları görüyor muyuz?

'Engelli olmak, engel değildir'


Sağlıklı bireyler olarak yaşamımız süresince karşımıza çıkan engelleri aşmak için hep çaba sarf ederiz. Bu engelleri aştığımızda yaşadığımız mutluluk duygusu başarmanın getirdiği mutluluk olsa gerek. Bunun sonucunda da kendimizi daha güçlü hissetmek, yeni aşılacak engeller için cesaret verir bize. Bazen de engeller bizi korkutur, ufaltır bu hayatta. Köşeye sıkışmış gibi çaresizlik hâkim olur aklımıza ve bedenimize. Üstesinden gelemeyeceğimiz düşüncesi çok fazlaca aklımıza hâkimken atağa kalkmak için o cesareti bulamayız. Böyle durumlarda ya biraz zaman geçmesini bekleriz ya da bir yakınımızın desteği can olur bedenimize ve harekete geçmemizi sağlar.


Peki, hayatı boyunca kalıcı engellerle yaşamak zorunda olan özel insanların bu engellerle yaşayabilmelerini anlamak için bir çabamız var mı bizim? Paylaştığımız bu dünyada onları nereye koyuyoruz. Onları görüyor muyuz? Anlayabiliyor muyuz? Tanıyor muyuz ya da tanısak da tanımıyor gibi mi yapıyoruz? Onların sorunları için bir uğraşımız var mı? Diyalog halinde olduğumuz, iletişim kurduğumuz engelli bir arkadaşımız var mı?


Günümüzde bu konuya sosyolojik açıdan iki türlü bakılmaktadır. Bunlar Sosyal Model ve Medikal Model'dir.


Medikal Model daha çok engelli bireyde engelin söz konusu olan yere odaklanır ve engeli daha ilk aşamadan itibaren sorun olarak ele alır. Bu konuda da elindeki olanakların elverdiği ölçüde engeli ortadan kaldırıp sorunu düzeltmeye çalışır.


Sosyal Model ise bireyin sosyal yaşantısını ele alır. Kişinin engel teşkil eden durumunu kinci planda gören Sosyal Model, engelli bireyin sosyal hayat içerisinde yaşadığı engelleri ortadan kaldırmaya odaklanır. Çevresel ve mekânsal faktörlerin getirdiği olumsuz şartlar Sosyal Model içerisinde giderilmeye çalışılır.


Toplum olarak bizler de Sosyal Model içerisindeki rolümüzü iyi benimsemeli, engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştırmak için sıra bize geldiğinde üzerimize düşeni yerine getirmeliyiz.


Ülke olarak engellilerin yaşamlarını kolaylaştırmak adına gelişmiş dünya ülkelerine kıyasla ne yazık ki geri kalmış durumdayız. Oysa engelliler için yapacak ne çok şey var. Onların hayatlarını kolaylaştırmak için belediyelerden sivil toplum örgütlerine kadar her kurumun sorumluluk alması zorunludur. Nitekim son zamanlarda bazı belediyelerin engellilerin hayatlarını kolaylaştırmak adına yaptığı çalışmalar sevindiricidir.


Bunun yanı sıra bazı sivil toplum kuruluşları da gönüllü insanların verdiği maddi ve manevi desteklerle engelliler için güzel işler yapmaktadırlar. Tabi şu an için bunlar yeterli midir? Ülkemizde 8,5 milyon engelli vatandaş bulunmaktadır. Maalesef yapılan bu çalışmalardan çok az engelli insan faydalanabilmektedir. Daha elimizi uzatmamız gereken çok fazla engelli insan olduğunu göz ardı etmememiz gerekmektedir.


Engelliler için yapılacakları sadece Belediyeler ve Sivil Toplum Örgütleriyle sınırlamak yanlış bir kanı olur şüphesiz. Bu ülkede yaşayan sağlıklı yurttaşlar olarak hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. İlk olarak onlara karşı davranışlarımızı ve bakış açımızdan değiştirmekle başlayabiliriz.


Devletin de engelli yurttaşlarının hayatlarını kolaylaştırmak adına sağladığı olanak ve hakları vardır. Ve bu hizmetlerden haberdar olamayan birçok engelli de bulunmaktadır. Bu haklardan onları haberdar etmek insani görevlerimizden biridir. Ayrıca özel kurum ve kamu kurumlarında engelli istihdam edilmesi zorunludur. Bir kurumda çalışan sayısı 50'nin üzerindeyse o kurum uygun sayıda engelli kişileri çalıştırmak zorundadır. Engelli bireyler bu kurumlara İşkur aracılığı ile ulaşabilirler.


Bütün bunlara rağmen yine de engelli bireylerin yaşam standartları olması gerekenin çok altındadır. Sosyal çevrede engelliler düşünülmeden yapılan düzenlemelerin, eğitim alanındaki yetersiz imkânların iyileştirilmesi şarttır. Devlet bu konuya daha çok zaman ve bütçe ayırmalı, kaldırımları, yolları, parkları, toplu ulaşım araçlarını, trafik ışıklarını engellilere kolaylık sağlayacak duruma getirmek için harekete geçmelidir.


Sosyal açıdan ve medikal açıdan üzerimize düşeni yaptıktan sonra biraz da empati kurabilirsek onları anlamamız daha kolay olacaktır belki de. Hiç işitmeyen birinin sesleri duymak istemesindeki özlemini, görmeyen birinin hayatı göremediğinden dolayı yaşadığı ruh halini, konuşamayan birinin derdini anlatamamasının verdiği ıstırabı bilebilir miyiz? Fiziki engelleri nedeniyle bir bireyin çok kısa bir mesafeye dahi kendi başına gidememesinin verdiği o hep birine muhtaç olmak duygusunu ve hep yük oluyorum hissini, kendini ömrü boyunca anlatamayacak birinin hayatı nasıl hissettiğini düşünüyor muyuz? Tüm bunların farkında olmak, eğitimde bile eşitsizliğin hâkim olduğu bir ülkede yaşamanın getirdiği zorlukları anlamak, engellileri anlamak için önemli bir adım olacaktır.


Belki de en önemlisi farkında olduğumuzu engellilere yansıtmamızdır. 'Farkındayım, sizi anlıyorum ve size yardımcı olmak için hazırım' düşüncesi yaşam şeklimiz olmalıdır. Engelli haftasına girdiğimiz bu gün (11-16 Mayıs), sanki bir engelliymiş gibi empati kuralım, sanki bir engelliymiş gibi düşünmeye çalışalım.
Unutulmamalı ki; 'engelli olmak, engel değildir'.

 

*11 Mayıs Görmeyenler Günü
*12 Mayıs İşitme ve Konuşma Kusurluları Günü
*13 Mayıs Ortopedik Sakatlar Günü
*14 Mayıs Zekâ ve Ruhsal Özürlüler Günü
*15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Günü
*16 Mayıs Sakatlar Haftası Genel Değerlendirme

 

*İşkur Tel: 444 75 87

 

Melek SAKALOĞLU


Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.