Optik Gazete

Gözdeki Kaşıntıyı Hafife Almayın!

Sağlık

Tedavi edilmeden bırakılan kapak enfeksiyonları uzun vadede kirpiklerin dökülmesine, renk değiştirmesine..

MİKROBİK GÖZ HASTALIKLARI (ENFEKSİYONLAR)

Gözün tüm dokularında mikrobik hastalıklar görülebilmesine rağmen en sık tutulan kısımlar göz kapakları, konjunktiva ve korneadır. Bu bölümde bu yapıları tutan mikrobik göz hastalıklarına değineceğiz.

Göz kapağı enfeksiyonları:
Göz kapağı enfeksiyonları kapak derisini, kapak serbest kenarını veya derindeki kapak dokularını tutabilir. Çoğunlukla stafilokok ve streptokok ismi verilen bakteriler veya herpes zoster ve herpes simpleks ismi verilen virüsler göz kapağında enfeksiyon meydana getirir. Göz kapağı enfeksiyonlarında en çok görülen bulgular kapaklarda şişlik, kızarıklık, kapak kenarlarında kepeklenme ve iltihap birikmesi, kirpik dökülmesi olmakla birlikte döküntü oluşması ve ateş yükselmesi de görülebilir. Bazen kapaklarda oluşan enfeksiyon geriye doğru yayılarak hayati önem arzeden klinik bir tablo oluşturabilir.Tedavi edilmeden bırakılan kapak enfeksiyonları uzun vadede kirpiklerin dökülmesine, renk değiştirmesine, kapaklarda şekil bozukluklarına yol açabilir. Bazı göz kapağı enfeksiyonları gözün diğer yapılarında da bulgu meydana getirebilir.

Teda
Vİ:
Göz kapağı enfeksiyonlarının tedavisinde sıcak pansuman, damla ve merhemler kullanılır. Nadiren ağızdan verilen veya enjeksiyonla uygulanan ilaçlara ihtiyaç duyulabilir.

Göz kapağı enfeksiyonları bazen kronik seyirli olur. Bazı bünyelerde sürekli bir göz kapağı iltihabı vardır ve zaman zaman bu iltihabi durum üzerine enfeksiyon eklenerek şikayetleri daha da artırır. Bu nedenle göz kapağı hijyeni büyük önem arz eder. Göz kapağı hijyeni ya özel olarak satılan solusyonlar yardımıyla ya da göz yakmayan bebe şampuanları ile yapılır. Özel olarak satılan solusyonlar gazlı bez ihtiva eder. Her seferinde bu gazlı bezlerden biriyle kirpik diplerinin temizliği gerçekleştirilir. Göz yakmayan bebe şampuanı kulllanıldığında temiz bir bez veya temizlik pamuklarından istifade edilebilir. Göz kapağı hijyen sıklığının kapaktaki iltihap durumuna göre ayarlanması gerekir.

Burada iki enfeksiyöz kapak iltihabından sık görülmeleri nedeniyle ayrıca bahsedeceğiz:


Arpacık:
Göz kapağındaki yağ bezinin stafilokoksik akut iltihabıdır. Kapakta çok şiddetli ağrı, şişlik ve kızarıklık vardır. Bazı hastalarda şişlik diğer kapağa da yayılır. Hatta kapağın açılmasını engelleyecek kadar fazla olabilir. Arpacığın bulunduğu yer dokunmakla ağrılıdır. Tedavisinde sıcak pansuman ile antibiyotikli damla ve merhemler kullanılır. Bu tedavi ile arpacık genellikle birkaç gün içinde delinir, iltihabi madde boşalır ve iyileşir. Kendiliğinden delinmediği zaman klinikte bu işlem yapılabilir.

Şalazyon
: Yağ salgı bezi ağzının arpacık veya diğer iltihabi durumlar sonrası tıkanmasıyla salgı kapak içinde depolanmaya başlar. İleriki devrelerde bu biriken yağ maddesine karşı yabancı cisim reaksiyonu olarak şalazyon meydana gelir. Şalazyonun tedavisinde ilaçlar etkili olmaz. Şalazyon içine iğne yapılabilir. Ancak şalazyon büyük ise tedavisi için tek seçenek cerrahidir.


Konjunktiva enfeksiyonları, konjunktiva enfeksiyonları bakteriyel, klamidyal veya viral olabilir.

Bakteriyel konjunktivitler:
Bakteriyel konjunktivitler akut ya da kronik seyirlidir. Akut bakteriyel konjunktivitte hastalar gözlerinde yabancı cisim hissi ve batmadan yakınırlar. Daha sonra yaşarma ve fotofobi olur. Konjunktivada kanlanma meydana gelir ve gözde çapaklanma oluşur. Gündüz oluşan bu çapaklar gece kurur ve hasta sabahları gözlerini açmakta zorlanır. Akut bakteriyel konjunktivit çok bulaşıcıdır. Gonokoksik konjunktivit bir akut bakteriyel konjunktivittir. Saydığımız belirtiler daha hızlı ve şiddetli seyreder. Ayrıca kulak önü lenf bezlerinde şişme ve konjunktivada zar oluşumu görülebilir. Kornea da etkilenebilir. Gonokoksik konjunktivit, yeni doğan bebeklerde sulanma, iltihap ve kapaklarda şişme görüldüğünde de akla getirilmelidir. Akut bakteriyel konjunktivit tedavisi antibiyotikli göz damla ve merhemleri ile yapılır. Gonokoksik konjunktivitte genel yoldan ilaç kullanımı da gerekebilir. Kronik bakteriyel konjunktivitte orta derecede konjunktiva kanlanması vardır ve salgı az miktarda olur. Bu da daha çok sabahları belirgindir. Hastalar gözlerinde yabancı cisim hissinden yakınırlar. Çoğunlukla göz yaşı yetersizliği, göz yaşı kesesi iltihabı, uzun süreli kortizon kullanımı veya kötü sağlık koşullarında yaşanması gibi durumlarda görülür.

Klamidyal konjunktivitler:
Klamidyalar, virüs ile bakteriler arasında bir sınıftır. Bakteriler gibi büyüktürler, fakat virüsler gibi hücre içinde yaşarlar. Değişik klamidya türleri gözde değişik enfeksiyonlar meydana getirir. Bunların en önemlisi trahomdur. Trahom, dünyada körlük yapan hastalıkların başında gelir. Daha çok hijyenik şartları bozuk toplumlarda görülür. Yurdumuzda ise Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaygındır. Trahomlu hastalar önce gözlerinde yabancı cisim hissinden, kırmızılık, sulanma ve iltihabi akıntıdan yakınırlar. Hastalığın ilerlemesi ile konjunktivada nedbe dokusu oluşur, kirpikler göze doğru döner ve korneada meydana gelen kesifliklerle körlük meydana gelir. Tedavisinde tetrasiklin ve eritromisin gibi antibiyotikler kullanılır.

Viral konjunktivitler:
Virüsler bakterilerden çok daha küçük varlıklar olup normalde kendilerini canlı tutacak yapılara sahip değildirler. Canlı bir hücreyi enfekte ettiklerinde çoğalmaya başlar ve hastalık meydana getirirler. Bazı virüsler insan vücudunda devamlı bulunur ve vücut direnci düştüğünde hastalık meydana getirirler. Adenovirüs, enterovirüs, koksaki virüs, herpes virüsleri ve kızamık virüsü gözde viral konjunktivit yapan nedenlerden bazılarıdır. Adenovirüsün meydana getirdiği konjunktivit çok bulaşıcıdır, salgınlar halinde görülür ve korneanın enfeksiyonu da eşlik eder. Göz çok kırmızıdır. Konjunktivada su toplaması, kapaklarda ödem ve sulanma izlenir. Gözün beyazında kanama meydana gelebilir. Kulak önündeki lenf bezlerinde şişme olur. Daha sonra da kornea tutulumu başlar. Adenovirüse karşı bir ilaç yoktur. Genellikle bir hafta içinde iyileşir. Kapak ödemi ve konjunktivada su toplaması olan olgularda soğuk pansuman yarar sağlar. Ayrıca bazı rahatlatıcı damlalar kullandırılabilir.

Kornea enfeksiyonları, k
orneada herpes virüsleri, bakteriler, mantarlar ve parazitler enfeksiyon meydana getirebilir.

Herpetik keratit:
Herpes virüsleri içinde en sık kornea enfeksiyonu meydana getiren herpes simpleks virüsüdür. Bulaşması göz yüzey ve salgılarının virüsle direkt teması sonucu gerçekleşir. Herpes simpleks virüsüne karşı bağışıklık kazanmamış kişilerde tek taraflı bir enfeksiyon meydana getirir. Bu enfeksiyon esnasında duyu sinirlerinin aksonlarından geriye doğru ilerler ve merkezi sinir sistemindeki bazı bölgelere yerleşir. Bazılarına göre korneada da yerleştiği ifade edilmektedir. Ateşli hastalıklar, gripal enfeksiyonlar, uzun süreli güneşte kalmalar, fiziksel ve sinirsel yorgunluklar, adet görme devreleri istirahat halindeki herpes virüsün yeniden aktif duruma geçmesine neden olur. Herpes virüsü kornea yüzeyinde, stromasında veya gözün arka dokularında enfeksiyon meydana getirebilir. Kornea yüzeyinin enfeksiyonlarında yabancı cisim hissi, fotofobi, kızarıklık ve görme bulanıklığı meydana gelir. Uygun olmayan tedaviler enfeksiyonun daha da ilerlemesine yol açar. Herpes enfeksiyonu tedavi edilse de tekrarlayıcı bir özelliği sahiptir.

Tekrarlayan ataklar korneada giderek artan kesafetler meydana getirirler ve kornea nakli gerektirecek ölçüde bir körlük oluşturabilirler. Herpetik keratitin tedavisi asiklovir denilen ilaçla yapılır. Bazen kortizonlu ilaçlara ihtiyaç duyulur. Ancak kortizonlu ilaçlar kontrolsüz olarak kullanıldığında hastalığı artırma riski taşıdıkları için dikkatli olmak gerekir.


Bakteriyel keratit ve kornea ülseri:
Enfeksiyon kornea yüzeyini tuttuğunda keratit, yüzey dokularını tahrip ederek derin dokulara indiğinde ülser olarak isimlendirilir. Kornea yüzeyi sağlam olduğu sürece bakteriler genellikle enfeksiyon meydana getiremezler. Yüzey dokularında beslenme bozukluğu, çizilme veya defektler oluştuğunda enfeksiyon yerleşerek ilerlemeye başlar. Bir an önce tedavi edilmeyen enfeksiyonlar korneada kesafet meydana getirir, hatta gözün delinerek kaybına neden olabilirler. Tedavide geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır. Enfeksiyona sebep olan bakteri tespit edilebildiği takdirde direkt ona yönelik ilaç kullandırılabilir. İlaçlara cevap alınamadığı durumlarda tedavi amaçlı kornea nakli yapılabilir. İlaçlarla enfeksiyon yatıştırıldığı zaman da meydana gelen kornea kesafetinin giderilerek görmenin artırılması amacıyla kornea nakli yapılabilir.

Mantara bağlı ülser:
Özellikle bitkisel yaralanmalardan, yabancı cisimlerden sonra, uzun süreli antibiyotik, kortizon ve kemoterapi uygulanmış kişilerde, AİDS'li ve kanserli kişilerde mantara bağlı kornea ülseri görülebilir. Mantarın korneaya bulaşmasından 24-36 saat sonra gözde ağrı, yaşarma, fotofobi ve yabancı cisim hissi gelişir. Korneada ileri derecede bir tahribatın yanısıra gözün ön kamarasında da iltihap birikmesine neden olur. Bakteriyel ülserlere göre daha uzun seyirlidir. Tedavisi mantarlara karşı geliştirilmiş ilaçların direkt göze uygulanması veya sistemik uygulanması ile yapılır.

İnterstisyel keratit:
Sadece kornea iç yapısını tutan iltihaplanmalara interstisyel keratit denir. Bakteriyel nedenli olanların çoğu doğuştan frengi hastalığına bağlıdır. Ağrı, sulanma ve ışığa bakamama ile başlayan bu hastalık korneanın iç tabakalarında damarlanma meydana getirerek görmeyi bozar. Frengi yanısıra verem ve cüzzam gibi hastalıklar da interstisyel keratit yapabilir. Bakterilerin dışında virüsler ve parazitler interstisyel keratite yol açabilir.

 

Kaynak: isikgoz.com.tr

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.