Optik Gazete

Hararetli Tartışmalarla ‘Kaynayan’ Optik Sektörü

Gündem

Optik sektörü birlik ve oda olma süreci içinde. Bu yönde birçok çalışma yapıldı ve adım atıldı. Sektördeki sorunların çözümü için sektörün ‘bir’ ve “birlik” olması gerektiği düşünülürken durum hiç de öyle değil. Aksine derneklerden farklı, optisyenlik müesseselerinden farklı sesler çıkıyor.

Şu an optik sektöründeki en keskin ayrımın, milli ve yerli optik mağaza sahipleri ile yabancı zincir mağaza sahipleri arasında olduğu görülüyor.

Bir elin nesi var iki elin sesi var demiş atalarımız. Elbette boşuna denilmemiş. Tek başına cılız ve zayıf çıkan sesler, çok kişi olunca güçlü olur. Optik sektörünün sorunlarını ya da olması gerekenleri tek tek söylemek yerine, ağız birliği ve el birliğiyle, çözüme yönelik konuşmak optik sektörünü güçlendirecektir.

Dernekler de aynı iktidarlarda olması gerektiği gibi kendine hizmet değil “vatandaşa hizmet”  amaçlı kararlar vermeli ve adımlar atmalıdır. Dernekler, sektöre hizmet anlayışından çıkıp da kendilerine ve özellikle yöneticilerine hizmet etmeye başladıklarında, bu noktada sektörel çözülme ve sorunların daha da büyümesi kaçınılmaz olur.

Yazının başında da belirttiğim gibi şu an optik sektörü; dernek, kooperatif başkanları, yabancı zincir mağazalar ve yerli-milli optik mağazalar olarak ayrılmış durumda… İşin daha da vahimi, bazı gözlük mağazası sahipleri derneği ya da alınan kararları eleştirdiği ve sektörün ihtiyaçlarını dile getirdiği için dernek başkanları tarafından dernekten ihraç edilmiş durumda.

Optik sektöründe eskiden beri irili ufaklı sorunlar vardı ancak son yıllarda optik sektörü deyim yerindeyse, ateşin üzerindeki bir kazan gibi kaynıyor.  Sektörde dedikodular mı ararsınız? İftiralar mı? Karalama mı? Yüzüne gülüp, arkadan iş çevirmeler mi? Ne ararsanız var! Bu şekilde sektörün güçlenemeyeceği, sorunlara bir çözüm bulunamayacağı ve sektöre bir fayda gelmeyeceği açık.

Sektörde çalışanlar, genel olarak sektörün değil de -sektörün zararına da olsa- sadece kendi faydasını ve kazancını düşündükçe, yetkisini ve enerjisini sadece kendi çıkarına kullandıkça, sektörün faydasına hiçbir iş yapmadıkça, sorunların çözümünde yer almadıkça dernek başkanları sektörel ihtiyaçları dinlemek ve tüm sektörün faydası için adımlar atmak yerine, seslerini çıkaranları dernekten attıkça uzun vadede sektörün de, sektör çalışanlarının da kazanması mümkün değil.

Dernek başkanları kafalarına göre değil de öncelikle yerli ve milli optik mağazaların seslerine kulak tıkamadan onların ihtiyaçlarını göz önünde tutup, bu yönde adım atmadıkça ve optisyenlik müesseseleri ile birlikte hareket etmedikçe ‘kaynayan kazanın’ ateşini ‘harlamaya’ devam edeceklerdir.

Kafalar kuma gömülerek, sorunlar yok sayılarak, sesler bastırılarak, gerçekler susturularak hiçbir yere varılamaz ve herhangi bir çözüme ulaşılamaz.

Sektördeki eski çalışanların, sektöre yeni giren genç optisyenlere karşı, bazı sorumlulukları olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Sektördeki deneyimli çalışanların sadece günü kurtarmaya çalışmayıp, gençlerin de yolunu açacak girişimlerde ve eylemlerde bulunmaları sektörün genel faydasına olacaktır. Bu noktada elbette sivil toplum kuruluşlarına (STK) da görevler ve bazı sorumluluklar düşmektedir. STK’ların ayrıştırmak yerine, birleştirici bir dil kullanması ve bu yönde faaliyetlerde bulunması gerekir. Optik sektörüne kalıcı bir başarı ve kazanç ancak bu şekilde gelebilir.

Ne yazık ki son zamanlarda bazı derneklerin, attığı adımlarla ve aldığı kararlarla, yerli ve milli optisyenlik müesseselerini desteklemek yerine, yabancı sermayeli zincir mağazaları desteklediği görülüyor.

Sektördeki bu ayrılık, 1 Haziran Gözlükçüler ve Optisyenler günü öncesinde, o günde ve sonrasında belirgin bir şekilde görüldü.  1 Haziran öncesinde ve sonrasında yazılanlar, sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar ile iyice belirginleşti.

Opak Lens A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Erol Harbi, optik sektörünün geleceği ve korsan lens satışına hayır demek için yürürken,  yabancı zincir mağazalar ve yabancı zincir mağaza yanlıları yürüyüşü desteklemek bir yana, yürüyüş sırasında ve sonrasında eleştiri dozunu daha da artırdılar. Sektörün geleceği için çözüme yönelik adım atmayan kişiler; adım atan hatta bu konuda yürüyen kişiye destek olmak bir yana, ona köstek oldular.  Bu süreçte yerli ve milli optik mağazaların yanındaymış gibi gözüktüler, ancak onların yüzüne gülüp arkadan iş çevirmeye devam ettiler.

1 Haziran Gözlükçüler ve Optisyenler gününde, Anıtkabir ziyaretlerinde optik sektörü mensupları tarafından çektirilen fotoğrafların bazıları incelendiğinde, kimin kimi ve hangi düşünceyi desteklediği iyice ortaya çıkmış oldu, çıkmaya da devam ediyor.



Elbette her firma ticaridir ve kar elde etme amaçlı kurulur ancak dernekler yöneticilerinin para kazanması amacıyla kurulamaz ve kullanılamaz! Dernekler, kurulma amaçlarını ve misyonlarını asla unutmamalıdır. Derneklerin, sektördeki toptancılarla ve perakendecilerle karşı karşıya gelmesi etik de doğru da değildir.

Günü kurtaralım diye düşünürken an gelir; “sap döner, keser döner gün gelir hesap döner.”
Kızılderililerin de güzel bir sözü var:
“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer.
Sular çekilince de, karıncalar balıkları…
Kimin, kimi yiyeceğine
‘Suyun akışı’ karar verir.

Suyun akışı her an yön değiştirebilir bu yüzden, sektörün bütününe faydalı olacak adımlar atılmalıdır. Kimse, bugünkü durumuna güvenmesin. Koşullar değişebilir. Sular yükselebilir, alçalabilir, sular bulanabilir ya da durulabilir ama hakikat değişmez.
 
Figen Karaaslan
Optik Gazete Editörü
 
 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.