Siz hiç gözlüklü yelpaze gördünüz mü?


Fatma Küçüktaş

Fatma Küçüktaş

Okunma 12 Ağustos 2014, 12:22

 

 

Şu sıcak yaz günlerinde hepimiz serinlemenin çeşitli yollarını arıyoruz. Klima ve vantilatörler bunaltıcı sıcaklığı dengelerken, onların keşfine temel oluşturan yelpazeler de zaman zaman kişisel olarak serinlemeye eşlik edebiliyor.

 

İnsanoğlunun basit bir ihtiyacından yola çıkarak keşfedilen ve yüzyıllar boyunca, geçtiği her zaman diliminin özelliklerini yansıtarak gelişen ve uğradığı her toplumda etkiler yaratarak dönüşen nesneleri incelemek, beni müthiş keyiflendiriyor. Gözlükle ilişkisinden ötürü dikkatimi çeken “serin dost” yelpaze de bunlardan biri.

Görsel kayıtlara bakıldığında yelpazelerin MÖ 3000 yıllarından beri kullanıldığını görüyoruz. Batıda Yunanlı, Etrüsk ve Romalıların yelpazeyi hem serinleme hem de seremoni aracı olarak kullandıklarına ilişkin birçok bilgi var. Doğuda ise Çin, yelpazenin ana vatanı.

 

Çok farklı malzemelerden üretilen yelpazelerin Çin’de en yaygın kullanılan modelleri arasında bambu saplı ve kağıt yüzeyli olanlar var. Bunun yanı sıra kemik saplı ve tüylü olanlarla, fildişinden ya da vernikli ağaçtan oyulmuş saplarıyla kağıt ve ipek yüzeyli modellere de sık rastlanır. Kuş tüyünden ve ağaç yapraklarından yapılan ilk yelpazeler sabitken, katlanarak açılıp kapanan yelpazeler, çok daha geç dönemlerde ortaya çıkıyor. Hemen hemen tüm kaynaklarda, katlanan yelpazelerin Japonlar tarafından keşfedilip, Koreliler tarafından Çin’e getirildiği yazar.

 

Katlanan yelpazelerin ise Avrupa’ya, Çin ve Japonya kıyılarındaki kolonilerde yaşayan din adamları ve tüccarlar tarafından getirildiği biliniyor. Bu yelpazeler önce kraliyet mensuplarıyla asiller tarafından kullanılmış ve doğal olarak hemen bir statü göstergesi haline dönüşmüş. Fildişi, sedef ve bağa üzerine oymadan yapılan saplarıyla, gümüş, altın ve değerli taşlarla bezenmiş işlemeleriyle, üzerine çizilen resim ve desenleriyle aristokratların elinden düşmeyen yelpazelerin, daha basit olanlarının ilerleyen çağlarda her kesimden insanlar tarafından kullanılmaya başlandığını görüyoruz.

 

Yelpazeyle anılan bir başka ülke de İspanya. İlginçtir, İspanya’da yelpazenin ilk olarak 1802’de Valencia’da kullanılmaya başlandığı söyleniyor. Orada da önce üst sınıfa mensup kadınlar tarafından kullanılan yelpaze, zaman içinde İspanya kültürünün bir parçası haline geliyor ve onun üzerinden bir de gizli haberleşme dili gelişiyor. Örneğin, yelpaze göğüs hizasında tutulup ön yüzeydeki desen gösteriliyorsa “evet”, yelpazenin desensiz olan arka yüzeyi gösteriliyorsa “hayır” demek istendiği anlaşılıyor. Siz siz olun, İspanya’da sadece serinlemek için yelpazenizi rastgele sallamayın. Çünkü her bir tutuş, her bir sallayış, her bir duruş başka bir anlam taşıyor. Çevrenize hiç istemediğiniz mesajlar veriyor olabilirsiniz.

 

Peki ya başlıktaki gözlüklü yelpaze? Asıl konumuz o. Nereden çıkmış, ne sebeple üretilmiş ve orijinali nerede? Bu da başlı başına, başka bir tarihsel akışın ürünü. Yelpazelerin hızla yayılıp, saygıdeğer her kadının elinde mutlaka bulunduğu, hatta erkekler tarafından da kullanıldığı yıllarda başlayan bir öykü…

 

Galile’nin 1609’da ilk teleskobu yapmasından sonraki iki yüzyılda kişisel kullanım amaçlı teleskoplar ve dürbünler artar. Aslında eğlence amaçlı birilerini gözlemek için kullanılan dürbünler şans eseri uzağı görme kusuru bulunan miyopların da işine yarar. 1720’lerin sonlarında iki yanında sapı olan gözlüklerin kullanımı artsa da birçok kişi görmek için küçük dürbün kullanmaya devam etmiş. Ancak birbirini gözetlemenin zaman içinde doğal olmaktan çıkıp toplum tarafından rahatsız edici bir davranış olarak algılanmasıyla birlikte dürbünler küçülmeye ve gizlenmeye başlanmış. Küçük parfüm şişeleri, enfiye kutuları, takı eşyaları ve yelpazeler minik dürbünleri gizleyen çok amaçlı araçlara dönüşmeye başlamış. Bu gizli saklı tutulan mini dürbünlerin tam tersine kısa okumalar için gizlenmeden, açıkça kullanılan yakın görme gözlükleri, büyüteçler ya da opera izleme dürbünleri de yelpazelerin ikincil ama çok önemli bir parçası olmuşlar.

 

Gelgelelim 20. yüzyılın başlarına doğru uzak gözlüklerinin yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla yelpaze üzerine yerleştirilen optik camların kullanım alanı da daralmış ve kendiliğinden yok olmuş.

Bugün sayılarının en fazla 100-200 yüz civarında olduğu sanılan dürbünlü, gözlüklü yelpazeler ya koleksiyonerler tarafından tutuluyor ya da Londra, Paris, Kaliforniya, Madrid gibi çeşitli şehirlerdeki özel müzelerde sergileniyor. Ülkemizde böyle bir müze yok ama 2013 yılında yelpazeler ve opera dürbünleri dört aylık özel bir sergi kapsamında Sakıp Sabancı Müzesi’nde izleyicilere sunuldu. Bu konuda sürekli sergiyle hizmet veren en ünlü müzeyse Londra Greenwich’deki Yelpaze Müzesi. Olur da ünlü yelkenli Cutty Sark’ı görmek için oralara giderseniz, sakın benim zamanında yaptığım hataya düşmeyin ve Yelpaze Müzesi’ne de mutlaka bir uğrayın derim.

 

Güzel günler diliyorum.

Fatma Küçüktaş

Opak Lens

İş Geliştirme ve Eğitim Bölümü

 

-

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.