Gönüllere Maya Çalan Nasreddin Hocamız...


Melek Sakaloğlu

Melek Sakaloğlu

Okunma 08 Temmuz 2015, 17:50

Türk insanı Nasreddin Hoca ile ilkokul sıralarında tanışır ve tabii ki bu çağa uygun fıkralarının birçoğunu bilir.





Ben de, ilkokula giderken sınıfın kitap dolabından aldığım fıkra kitaplarını sıkılıp, bıkmadan, usanmadan defalarca okumuşumdur.



Benim de olduğu gibi, çoğumuzun çocukluk anısıdır, Nasreddin Hoca. Hatırladıkça tebessüm eder, hazır cevaplı fıkralarından çok aslında yaşam dersi olan hikâyeleriyle tebessüm ederken dersler de çıkartırız. Nasreddin Hoca'yı sevmek için, onun nasihatlerine kulak asmak için belli bir inanışa veya ideolojiye sahip olmak gerekmez. Herkesin sempatisini toplamış iyi bir insandır o. Belki de bundandır onu sevmemiz. Evrensel oluşu, orta yolu bulmak konusundaki mizahi tarafı şuan belki de özlemini çektiğimiz manevi eksikliklerimizin birincisini oluşturmaktadır.



Nasreddin Hoca'nın şakalarının sadece günlük olaylar hakkında olmadığını, gerek adalet sistemi, gerekse dini olayların da bu şakalardan ve yorumlardan nasibini aldığını da görmezden gelemeyiz.



Yaşamış olduğu yılları düşünürsek (1208-1284), bundan yedi asır önce böyle büyük sevgiyi toplamak kolay olmasa gerek. Hiçbir yazılı yayın organının olmadığı bir dönemde insanlara ulaşmayı ve bu kadar kalıcı bir iz bırakmayı başarmış olması, hiç kuşkusuz hayata bakışı açısı ile ilgilidir. Toplumdaki ve kişilerdeki sorunları çözmek için mizahi bir dil geliştirmiştir. İnsanları doğru yola sevk etmek için kendince bir yöntem geliştirmiş ve halka, halkın dilinden anlatım ile hakkı anlatmaya çalışmıştır. Popülist yaklaşıma yakın olan Nasreddin Hoca filozof kimliği ile toplumun önde gelen bilgesi olmuştur. Günümüzde bile kendisinden ve hayata bakış açısından çokça söz edilmektedir.

Bu yüzdendir ki Nasreddin Hoca birçok toplum tarafından sahiplenilmektedir. Orta Asya ve Orta Doğu'nun birçok devleti Nasreddin Hoca'yı kendi kültürlerinin içinde görmektedirler. Ve bu kültürlerde ona 'Molla, Hoca ve Efendi' gibi isimler de verildiği olur.



Nasreddin Hoca'nın bazı fıkraları batı diline de çevrilmiş ve bu dillerin bazı yayınlarında Nasreddin Hoca'ya yer verilmiştir. En bilinen yayınlar arasında Edmonde Savussey'in 'La Litterature Populaire Turgue' isimli eserindeki Nasreddin Hoca'ya ayrılmış bölümü, Pierre Mille'in 'Nasreddin et son epouse' isimli çalışmasını ve Jean Paul Carnier'in kaleme aldığı 'Nasreddin Hoca et ses Histoires Turgues' isimli eserini sayabiliriz.



Nasrettin Hoca, toplumu çok iyi analiz etmiştir. Toplumun her katmanını çok iyi tanımış, kişilerin aile hayatı, sosyal hayatı ve ticari hayatlarında gördüğü aksaklıkları kendi geliştirdiği anlatım diliyle düzeltmeye çalışmıştır. Nasreddin Hoca'yı sadece bir fıkra kahramanı olarak görmek onun felsefi bakış açısına haksızlık olacaktır. Çünkü o düşünce yapısı ile dünya görüşünü mizahi yolla aktaran bir bilgedir. Anlatımında duygu ve akıl dengesi vardır. O, insanları neşelendirirken, kırık dökük yerleri de kendine has yorumuyla tamir etmiştir.



Dönemin psikolog ve sosyologları insanları anlamak için onun nüktelerinden faydalanmışlardır. Bunun yanı sıra birçok kadı da Nasrettin Hoca'nın bilgilerinden istifade etmişler, içinden çıkamadıkları konularda kendisine başvurmuşlardır. Anadolu kültürünü çok iyi analiz etmiş ve bunu kısa, sade ve etkili bir anlatımla aktarmıştır. Onun, bilge, âlim, mutasavvıf kişiliği çok küçük yaşlarından itibaren hem toplumu, hem de insan ruhunu anlamada etkili olmuştur. Ve bunun için çokça çaba sarf etmiştir. Bu nedenle kültür tarihinde insan ruhunu bu denli iyi anlayabilen, derinliklerin keşfini yapan çok az isimden bir tanesidir.



Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Nasrettin Hoca'nın felsefi ve bilge yaklaşımından etkilenilmiştir. Nasrettin Hoca'nın yazılı ilk hikâyesi 'Saltukname' adlı Türk destanında yayınlanmıştır. Saltukname, Rumeli'nin Türkleşmesinde büyük rolü olan 'Sarı Saltuk'un ilginç ve efsanelerle dolu hayatını anlatmaktadır. Ayrıca 'Saltukname' Anadolu Türk destanlarından biridir. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Şehzade Cem tarafından Ebu'l Hayr Rumi'ye yazdırılmıştır. Yedi senelik bir zaman sonunda tamamlanmış olan bu eser 1480 yılında kitaplaştırılmıştır. Ayrıca, yeni Türk harfleriyle 'Saltukname' Şükrü Haluk Akalın tarafından tam metin yayıma hazırlanmıştır. 1987-1990 yılları arasında Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından bu çalışma üç cilt halinde yayınlanmıştır.



Nasrettin Hoca 1208 yılında Eskişehir'de doğmuştur. Köyü, Sivrihisar'a bağlı Hortu köyüdür, bugün köyün adı Nasreddin Hoca Köyü olarak değiştirilmiştir. Daha sonra Akşehir'e yerleşmiş ve yaşamını burada sürdürmüştür. 1284 yılında Nasreddin Hoca hayata yine Akşehir'de gözlerini yummuştur ve kabri de Akşehir' de bulunmaktadır.

Her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında Nasreddin Hoca Şenlikleri yapılır. İstanbul Haydarpaşa Garı'ndan Gülmece adlı tren 4 Temmuz günü Akşehir'e ulaşır. Tren içerisinde temsili olarak Nasreddin Hoca bulunur. Ayrıca bazı ünlüler de etkinliklerde yer almak üzere trendeki yerini alır. Nasrettin Hoca temsilen 5 Temmuz günü türbesinde uyandırılır ve yine temsilen Akşehir sokaklarında gezer. Halkı selamlar. Sorunları dinler, temsilen çözüm üretir. Sonrasında eşiyle beraber Akşehir gölüne giderek, göle maya çalar. Bunların yanı sıra şenlik alanında tiyatro ve konserler düzenlenir.









Halk kültürümüzün mizahi bir siması olan Nasreddin Hoca efsaneleşmiş bir halk filozofu olarak, gönüllerde yerini almıştır...







Melek SAKALOĞLU





- - - - -

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.