Çocuklar Önündeki Şiddete Hayır!


Melek Sakaloğlu

Melek Sakaloğlu

Okunma 00 0000, 00:00

Gazetemiz yazarlarından Sn. Melek SAKALOĞLU'nun yeni yazısını, değerli okuyucularımıza sunarız.



Çocuklarımız bizden bir parça. Canımız, kanımız, hayatımızın merkezi kısacası dünyamız. Belki de bu hayattaki birçok kişinin yaşama bağlanmasının en önemli sebepleri olan güzel varlık. Eminim ki çocuk sevgisi desem, birçoğunuz tarifinin çok zor ve de tanımsız olduğundan söz edecektir ki, bence de öyle. Çocuklarımızın bu hayatta kaybetmekten en çok korktuğumuz varlıkların en başında geliyor. Öyle ki; yapılan araştırmalarda ölümünden en çok korktuğunuz varlık hangisi diye sorulduğunda %92 oranla çocuklar ilk sırada yerini alıyor.

Sevgisini tarif ederken dahi tanımlayacak söz bulamadığımız, sorumluluk duygusunu bizlere belki de yeniden kazandıran çocuklarımıza bazen çok fazla haksızlık yapıyoruz. Ebeveynler konu kendi egoları olduğunda çocuklarının ruh hallerine nasılda önemsemediklerine şahit oluyoruz. Çocukların önünde yapılan tartışmalar, sonu gelmeyen küslükler nedeniyle birçok çocuk belli başlı sorunlarla büyüyor ve gelişim gösteriyor. Aslında ne ekersek onu biçiyoruz da diyebiliriz. Sevgiyle, özveriyle büyüyen bir çocuğun yetişkin dönemindeki kişiliği de sevgi, özveri ve güven kuralları neticesinde gelişim gösteriyor. Oysa çocukluğunda kavga gürültü ile yetişmiş, her açıdan kendini güvensiz hisseden bir çocukta yetişkin olduğunda hırçın, kavgacı ve güvensiz biri olup çıkıyor.

Psikologların ve pedagogların vardığı genel kanı ve bu konudaki araştırmalar çocukların önünde yapılan kavgaların derin sarsıntılara sebebiyet verdiğini gözler önüne seriyor. Bu tartışmaların sonucunda çocuklarda korku, üzüntü ve güvensizlik çocukların duygusal tepkilerini ortaya çıkartırken, arkadaşlarına karşı agresif olmaları, iletişim kurmakta güçlük çekmeleri, asosyal bir kişiliğe girmeleri de çevresel tepki olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklar yaşanan tartışmalardan bilişsel açıdan da çok etkileniyor. Dikkat dağınıklığı, konsantrasyon eksikliği okuldaki başarı düzeyini olumsuz yönde tetikliyor.

Bazı aileler de yaşanan sorunların hırsı çocuklardan çıkartılıyor. Halk arasında da ‘’çocuktan aldı hırsını’’ deyimi çok kullanılır. Anne-babanın yaptığı tartışmaların bir patlaması da çocuklar üzerinde yapılır. Birbiri üzerinde yeteri kadar hüküm kuramayan çiftler genelde çocuklar üzerinden bu kavgayı sürdürmeye çalışırlar. Sanki her şeyin sorumlusu onlarmış gibi yaşananların acısını çocuklardan çıkartırlar. Sözlü ve fiziksel şiddet uygulayan aileler oldukça fazladır. En korkutucusu da çocuğa uygulanan fiziksel şiddettir. Oysa kavgadan yeteri kadar olumsuz etkilenen çocuk daha bu korkuyu atlatamadan, kendisine karşı saldırıya geçen ebeveynlerin bu hamleleri ile derin bir sarsıntı geçirmeye başlar. Hırslarından gözleri kararan anne-baba da hıncını almanın rahatlığı ile sakinleşse de, çocuklarını nasıl bir bunalıma soktuklarını fark etmezler. Daha ki bunun travmatik sonuçları ile karşılaşıncaya kadar. Çocuk yetişkin olduğunda ya çok korkak ya da çok fazla saldırgan olacaktır.

Özellikle boşanma aşamasına gelen ailelere, çocuklarının bu durumu hafif duygusal geçişlerle atlatması için çok büyük görevler düşmektedir. Evlilik gibi boşanmakta hayatın getirdiği doğal bir süreçtir. Önemli olan bu sürecin nasıl geçirildiğidir. Evlenirken iki kişinin kararı ile şekillenen evlilik kurumunda, çocuklu olarak boşanma aşamasına gelinmişse bu sürecin iki kişinin menfaatinden ziyade çocuğun ruhsal ve gelişim sürecinin menfaatlerinin korunması şeklinde olmalıdır. Ayrıca bazı aileler çocuklar için evliliklerini sürdürmek konusunda kararlıdırlar. Fakat çocuk için bir arada kalmaya çalışan çiftlerde yaşanan geçimsizlikler çocuğa daha çok zarar vermektedir. Anne ve babasız büyümesin diye verilen bu karar sorunlu bir ailede büyüyen çocuk için ideal bir karar değildir. Boşanma sonrası ebeveynlerin anne ve baba görevlerini unutmadıkları sürece boşanmanın etkileri de çocuklar üzerinde daha az görülecektir. Yapılan 10-12 yılı kapsayan farklı zamanlı boylamsal bir araştırmada bu süreçte anne baba çatışması içinde büyüyen çocukların, anne-baba boşanmaya karar verip, ayrı yaşamaya başladıklarında daha sağlıklı bireyler olduklarını gözler önüne sermektedir.

Bazen de bu hırs alma durumu ilgisizlik olarak yaşatılır çocuğa. Yine her şeyin sorumlusu olarak gösterilmeye çalışılan çocuğa karşı kayıtsız davranılarak bu sefer sevgiden ve ilgiden mahrum bırakılarak farklı bir hırs alma durumu gerçekleşir.  İster evlilik içerisinde yaşanan küs durumlarında, isterse boşanmadan sonraki süreçte anne-baba olmanın sorumluluğunu yeteri kadar kavramamış ebeveynler bu şekilde yaşananların bedelini çocuklarına ceza keserek hırslarından arınmaya çalışırlar. Bu davranışlar çocuklar üzerinde depresyona yol açar. Kendini yalnız, sevilmeyen ve istenmeyen bir çocuk olarak hisseder.

Her iki durumda da çocuk bütün olanlardan kendini sorumlu tutacaktır. 2 yaşından ergenlik yaşlarına kadar çocuklar suçluluk duygusu yaşarlar ve her şeyin sorumlusu sanki kendileriymiş gibi düşünürler. Ergen yaşlarda yaşanan aile içi şiddet görüntüleri ergen gençler üzerinde dışa dönüşümü çok fazla etkilemektedir. Sevgiyi dışarıda, farklı yerlerde aramaya başlarlar. Yeni bir arayışa giren ergenler için o yaşlarda hata yapma olasılığı oldukça yüksektir.

Peki, ebeveynler çatışma yaşarken çocuklara karşı tutumları nasıl olmalıdır? Nasıl bir tavır ve tutum sergilenmelidir? Hayatımızın da önem sıralamasında ilk sıraya alan çocuklarımız üzerinde en az hasarla bu sıkıntılı süreci nasıl atlatabiliriz?

Anne ve baba olmuş bireyler artık kendi kişisel çıkarlarından çok ilk olarak çocuklarının ruhsal ve bilişsel durumlarını düşünerek hareket etmelidirler. Evlilik sürecinde yaşanan tartışmaların mümkün olduğunca yıkıcı etkileri düşünülerek, çocuğun şahit olmayacağı farklı bir ortamda yapılması olumsuz etkileri daha aza indirecektir. Bu tartışmaların çözüme bağlanması çocuk üzerinde olumlu etkiler bırakacaktır. Anne ve babasının çözüm üreten bireyler olduğunu gören çocuğun gelişiminde bu davranışlar sonraki yıllarda çocuk tarafından rol model alınacaktır. Ayrıca çatışma anında hakarete varan sözcüklerin kullanılması ve fiziksel şiddet uygulaması çocuk için gerişi dönüşü olmayan endişe, korku, güvensizlik duygularına girmesine sebebiyet vermektedir. Bu nedenle şiddetin her türlüsünü sergilemekten kaçınmalı, kendi egolarımızı bir tarafa bırakıp çocukların ruh sağlını ön planda tutmalıyız. ‘Şiddet insana yakışmayan, çağdışı, insani olmayan bir davranış örgütlenmesidir.’

Boşanma aşamasına gelmiş ailelerde eğer çocuk varsa alınacak kararlar, sergilenecek tutumlar artık anne-babanın kendi kişisel çıkarlarından çok çocuğun kişisel çıkarları doğrultusunda gerçekleşmelidir. Boşanma süreci çocukların çok da kolay üstesinden gelebildikleri bir dönem değildir. Özellik yaşa bağlı değişen tepkiler ortaya çıkmaktadır. Keith ve Amato 1991 yılında aileleri boşanmış çocuklar ile ilgili yapılan 92 araştırmanın meta analizini yapmışlardır. Bu analizlerde göstermektedir ki, boşanma aşamasında çocuğun yaşının çocuk üzerinde psikolojik ve sosyal uyum ilişkilerine şekil veren en etkili unsur olmuştur. Ayrıca boşanmanın sonrasında anne-baba ile kurulacak iletişimde de en önemli etken olmaktadır. Dağılan ailenin bıraktığı etki aile bireylerinin her birinin üzerinde değişik duygusal tepkilere yol açar. Çocuk üzerinde bu durum yaşa bağlı olarak değişiklik göstermektedir. İleriki yaşlarda geçmişte yaşanan bu olaylar etkileri zaman zaman ortaya çıkmaya devam edebilmektedir. Bu nedenle boşanmak sadece evliliği bitirir, anne ve babanın görevlerini bitirmez. Hatta daha da özverili olunması gereklidir.

Bu nedenle geçimsiz bir aile de olsak, boşanmış bir ailenin anne-babaları da olsak bunlar bizim ebeveyn olduğumuz gerçeğini değiştirmemektedir. Bir çocuk dünyaya gelirken anne ve babasını seçmek gibi bir şansa sahip değildir. O nedenle bu şansı onlara hissettirmek de yaşatmakta ebeveynlerin sorumluluğundadır. Mutlu, huzurlu ve her açıdan sağlıklı bir çocuk, sağlıklı nesiller demektir.

Öfkemizi kontrol etmenin mutlaka bir yolu vardır diyor, sevgilerimi sunuyorum…





Melek SAKALOĞLU







- - - -

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.